

Dr. Tedo
- Huzur Mahallesi 1127. Sokak 6/3 Çankaya/ANKARA , Ankara, Çankaya
- info@tedolog.com — 0850 840 13 79
Ben Dr. Tedo, insan sağlığını önceliklendiren, etik değerlere bağlı ve güncel tıbbi gelişmeleri yakından takip eden bir hekimim. Tıp eğitimimi Hacettepe’de tamamladıktan sonra, Psikiyatri alanında uzmanlaştım. Mesleki yolculuğum boyunca hem klinik alanda hem de akademik çalışmalarda aktif olarak yer aldım.
Hedefim; hastalarıma sadece tedavi değil, aynı zamanda sağlıklarını koruyacak bilgi ve alışkanlıklar kazandırmak. Her bireyin ihtiyaçlarının farklı olduğuna inanıyor, tedavi sürecini kişiye özel planlıyorum.
Güvenilir iletişim, bilimsel yaklaşım ve hasta memnuniyeti, mesleki anlayışımın temel taşlarını oluşturur. Sağlık yolculuğunuzda size eşlik etmekten mutluluk duyarım.
(Bu profil kurgu bir karakter olup, yalnızca örnek teşkil etmesi için oluşturulmuştur. Gerçeklikle bir alakası yoktur.)
Tedo Hastanesi’nde başhekim olarak görev yaptım. Bu süreçte hem sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmaya hem de hasta ve çalışan memnuniyetini sağlamaya odaklandım. Yönetim deneyimimle, ekip çalışması ve etkili sağlık organizasyonu konularında aktif rol üstlendim.
Tedo Hastanesi’nde Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yaptım. Hem cerrahi alandaki klinik deneyimimle hem de yönetsel sorumluluklarımla sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmayı hedefledim. Ekip çalışmasına, hasta güvenliğine ve etik ilkelere daima öncelik verdim.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Tıp eğitimi sürecinde edindiğim bilgi ve deneyimle, insan sağlığına katkı sunmayı amaçlıyorum. Bilimsel merakım ve sürekli öğrenme isteğimle mesleğimi en iyi şekilde icra etmeye çalışıyorum.
Omurganızda gizli bir “S” mi var? Skolyoz, omurganın yana doğru eğrilmesiyle karakterize edilen ve çoğunlukla ergenlik döneminde ortaya çıkan bir kas-iskelet sistemi hastalığıdır. Genellikle “S” ya da “C” harfi şeklinde bir eğrilik oluşturur ve ilerleyici olabilir. Bu durum hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara yol açabileceği için erken tanı ve uygun tedavi yöntemleri büyük önem….
Hepatit: Belirtileri, Erken Tanı Yolları ve En Güncel Tedavi Yöntemleri Hepatit, karaciğer dokusunun iltihaplanmasıyla ortaya çıkan ciddi bir hastalıktır. En yaygın türleri viral kaynaklıdır: Hepatit A, B ve C. Bu hastalıklar yıllarca belirti vermeden ilerleyebilir ve siroz ya da karaciğer kanseri gibi ölümcül komplikasyonlara yol açabilir. Hepatit Nasıl Bulaşır? (Bulaş Yolları) Hepatit virüslerinin bulaşma yolları….
Çocuk Aşıları: Mitler ve Gerçekler Aşılar, çocukları ciddi ve potansiyel olarak ölümcül hastalıklardan korumak için en etkili yöntemlerden biridir. Ancak, aşılarla ilgili toplumda birçok yanlış inanış ve mit bulunmaktadır. Bu makalede, Türkiye’de çocuklar için zorunlu aşıları, aşılarla ilgili yaygın mitleri ve bu mitlerin ardındaki gerçekleri ele alacağız. Türkiye’de Çocuklar İçin Zorunlu Aşılar Türkiye Cumhuriyeti Sağlık….
Visseral Obezite: İç Organlar İçin Sessiz Bir Tehdit Visseral obezite, karaciğer, böbrekler, pankreas ve bağırsaklar gibi iç organların çevresinde yağ birikmesidir. Deri altı yağ dokusundan farklı olarak, visseral yağ karın boşluğundaki organları sarar ve işlevlerini bozar, ciddi hastalık riskini artırır. Vücut kitle indeksi normal olan bireylerde bile tehlikeli visseral yağ fazlalığı olabilir. Visseral Yağ….
Erkeklerde Kardiyovasküler Hastalıkların Önlenmesi Kardiyovasküler hastalıklar (KVH), dünya genelinde ve Türkiye’de önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. Özellikle erkeklerde daha yüksek oranlarda görülmektedir. 2017 yılı itibarıyla dünya genelinde 126,5 milyon kişinin kalp hastalığı ile yaşadığı tahmin edilmekte olup, bu sayının 68,5 milyonu erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye’de Durum Türkiye’de, 15 yaş ve üzeri erkeklerde koroner kalp hastalığı sıklığı….
Pankreatit: Belirtileri, Nedenleri ve İlk Yardım Pankreatit, pankreasın iltihaplanmasıyla karakterize edilen ve akut veya kronik formda görülebilen ciddi bir sağlık sorunudur. Erken belirtilerin tanınması ve zamanında tıbbi yardım alınması, tedavinin başarısı açısından kritiktir. Pankreatit Belirtileri Üst karın bölgesinde şiddetli ağrı: Genellikle aniden başlayan ve sırta doğru yayılan ağrı. Bulantı ve kusma: Sıkça görülen ve rahatlama….
Türkiye’de Kene Kaynaklı Hastalıklar: Patogenez, Belirtiler, İlk Yardım, Yardım Arama Zamanları ve Devlet Tedbirleri Giriş Kene ısırıkları; viral (Kırım-Kongo Kanamalı Ateş), bakteriyel (Lyme borreliosis, anaplazmoz, ehrlichiosis) ve protozoal (babesiosis, theileriosis) hastalıklara neden olabilir. Bu hastalıklar Türkiye’de özellikle kırsal alanlarda önemli halk sağlığı sorunları yaratmaktadır Tick-Borne Diseases in Turkey Temel Kene Kaynaklı Hastalıklar ve Patogenez….
Uzayda ve Dünyada Robotik Cerrahinin Geleceği: Yapay Zeka, 5G ve Uzaktan Operasyonlar Son yıllarda robotik cerrahi teknolojileri tıpta devrim yaratmaya başladı. Uzayda gerçekleştirilen ilk deneylerden Çin’deki 5G destekli operasyonlara kadar birçok örnek, bu teknolojilerin potansiyelini gözler önüne seriyor. İşte bugüne kadar yapılan önemli deneyler: spaceMIRA: Yerçekimsiz Ortamda Cerrahi 2024 yılının Şubat ayında Uluslararası Uzay İstasyonu’nda….
Giyilebilir cihazlar hangi parametreleri ölçüyor ve neden? Son yıllarda kadın sağlığında giyilebilir tıbbi cihazların (wearables) kullanımı artış göstermektedir. Bu cihazlar, sağlık durumunun izlenmesi ve kişiselleştirilmiş takip açısından yeni fırsatlar sunsa da, pratikteki yararları ve sınırları üzerine tıbbi çevrelerde halen tartışmalar sürmektedir. Cilt ve vücut sıcaklığı Neden önemli: Ovülasyon ve adet döngüsü takibi, iltihap belirtileri….
GIRIŞ: KARBONHiDRATLARA KARŞI AÇILMIŞ BİR SAVAŞ MI? “2020’lerde hepimiz bir nebze kîto idik. Kimimiz avokadoyla, kimimiz kaygıyla.” Ketojenik diyet (kısaca keto), sadece bir beslenme modeli değil, yeni bir dönemin sembolü haline geldi: bilimsel görünümlü, karbonhidrat karşıtı, cesur. Temel fikir basit ama iddialı: Vücudu ketozise sokmak için karbonhidratları neredeyse tamamen kesmek ve enerji için yağ yakmak…..
Evde Çocuklar ve Yaşlılar İçin İlk Yardım Bilgisi Neden Önemlidir?
Ev kazaları, özellikle çocuklar ve yaşlı bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturur. Türkiye’de ev içinde meydana gelen travmaların büyük çoğunluğu bu iki yaş grubunu etkiler. Doğru ve zamanında yapılan ilk yardım müdahalesi, hayat kurtarabilir veya kalıcı sakatlıkların önüne geçebilir.
Risk Grupları Kimlerdir?
Evde En Sık Görülen Travmalar
Aile Bireyleri Ne Yapmalı?
İlk Yardım Eğitimine Erişim
Doğru eğitim ve hazırlık sayesinde, evde oluşabilecek tehlikeli durumlar kontrol altına alınabilir. Unutmayın, birkaç saniyelik doğru müdahale hayat kurtarır.
Aile bireyleri için adım adım rehber
Kaynaklar:
Prevalence and determinants of home accidents among Turkish older men and women
Fracture analysis of working-age adults in Turkey: a 7-year national registry study
The 4 Most Common Turkey Trot Injuries Doctors See Every Year
Frequency and Associated Factors of Home Injuries in Pre-school Children over 3 Years of Age
Incidence and Causes of Home Accident at Ankara Cigiltepe Apartments in Turkey
Doğru beslenme, her yaşta sağlığın korunmasında kilit rol oynar. İnsan vücudu yaşla birlikte sürekli değişir ve beslenme ihtiyaçları da bu değişimlere göre şekillenir. Sağlıklı ve dengeli beslenme, metabolizmanın düzenlenmesine, bağışıklığın güçlenmesine, kilonun korunmasına ve kronik hastalıkların riskinin azaltılmasına yardımcı olur. Aşağıda, yaşamın farklı dönemlerinde beslenmenin önemini ve Türk mutfağına uygun pratik bir beslenme rehberini bulabilirsiniz.
Neden Her Yaşta Beslenme Önemlidir?
Çocuklar (0–12 yaş)
Vücuttaki değişimler: Hızlı büyüme, organların ve sistemlerin gelişimi, bağışıklık ve sinir sisteminin olgunlaşması.
Beslenme: Yüksek protein, kalsiyum, demir, D, A, C vitaminleri ve omega-3 yağ asitlerine ihtiyaç duyulur.
Beslenmenin rolü: Sağlıklı büyümeye, beyin gelişimine katkı sağlar; raşitizm ve anemi riskini azaltır.
Ergenler (13–18 yaş)
Değişimler: Hormonel değişiklikler, büyüme atakları, ergenliğin başlaması.
Beslenme: Protein, çinko, B grubu vitaminler, demir (özellikle kızlarda) açısından zengin beslenme gerekir.
Rolü: Obezite, akne ve demir eksikliği riskini azaltır, kemik gelişimini destekler.
Yetişkinler (19–39 yaş)
Değişimler: Büyüme tamamlanır, metabolizma dengelenir, yaşam tarzı şekillenir.
Beslenme: Makro ve mikro besin ögeleri dengelenmelidir.
Rolü: Stresi azaltır, üreme sağlığını destekler, kilo kontrolüne yardımcı olur.
40 yaş sonrası kadın ve erkekler
Değişimler: Metabolizma yavaşlar, hormonlarda değişim başlar (kadınlarda perimenopoz), kalp-damar ve metabolik hastalık riski artar.
Beslenme: Lif, antioksidanlar, B grubu vitaminler, D vitamini, kalsiyum ve omega-3 açısından zengin diyet önerilir.
Rolü: Yaşlanma sürecini yavaşlatır, osteoporoz, tip 2 diyabet ve hipertansiyonu önlemeye yardımcı olur.
Perimenopozdaki Kadınlar (40–55 yaş)
Değişimler: Östrojen seviyelerinde düşüş, kilo dalgalanmaları, osteoporoz ve kardiyovasküler hastalık riski artışı.
Beslenme: Kalsiyum, magnezyum, fitoöstrojen (soya ürünleri), lif açısından zengin diyet önerilir.
Rolü: Hormon dengesini destekler, menopoz semptomlarını hafifletir, kemik sağlığını korur.
İleri yaş (60+ yaş)
Değişimler: Kas kütlesinde azalma, besin emiliminde bozulma, bağırsak hareketlerinde yavaşlama.
Beslenme: Protein, kalsiyum, D vitamini, B12 vitamini ve lif açısından zengin gıdalar tüketilmelidir.
Rolü: Sarkopeniyi önler, bilişsel işlevleri korur, bağışıklığı destekler.
Sağlıklı Beslenme Listesi: Neler Olmalı?
– Tam tahıllar (bulgur, kinoa, yulaf)
– Sebze ve meyve (günde en az 5 porsiyon)
– Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, ceviz, keten tohumu, balık)
– Protein: Yağsız et, baklagiller, yumurta, yoğurt, peynir
– Fermente süt ürünleri (kefir, yoğurt, ayran)
– Bol su (günde 1.5–2 litre)
Sınırlanmalı:
Haftalık Örnek Menü: Türk Mutfağıyla Sağlıklı Beslenme
Gün | Kahvaltı | Öğle Yemeği | Akşam Yemeği | Ara Öğün |
Pazartesi | Menemen, tam buğday ekmeği, çay | Mercimek çorbası, bulgur, salata | Tavuklu sebzeli güveç | Yoğurt ve ceviz |
Salı | Yoğurt, yulaf, bal, ceviz | Nohutlu pilav, ayran | Fırında balık, ıspanak | Taze meyve |
Çarşamba | Yeşillikli omlet, zeytin, ekmek | İmam bayıldı, mercimek | Izgara hindi, brokoli | Kuru incir, ceviz |
Perşembe | Labne, domates, tam buğday ekmeği | Nohut köftesi, salatalık salatası | Tarhana çorbası, zeytinyağlı sebze | Limonlu çay, badem |
Cuma | Kaymak, bal, tam ekmek | Fırında patlıcan, mercimek çorbası | Zeytinyağlı dolma, yoğurt | Armut ve bitter çikolata |
Cumartesi | Suda pişmiş yulaf ezmesi, meyve | Kısır, haşlanmış yumurta, yeşillik | Patates püresi, hindi | Ayran, kuru erik |
Pazar | Tam buğdaylı pankek, muz | Kuru fasulye, pilav, turşu | Ratatuy, fırında alabalık | Ballı yoğurt, ceviz |
Sonuç:
Doğru beslenme, yaşamın her evresinde sağlık için bir yatırımdır. Yaşa bağlı değişimleri dikkate alarak beslenme düzenini oluşturmak; enerji düzeyini yükseltir, hastalıkları önler ve yaşam kalitesini artırır.
Beslenme uzmanı, endokrinolog veya aile hekiminizi Tedolog.com üzerinden kolayca bulun — sağlıklı yaşama bugün adım atın!
Kaynaklar:
Healthy Diet for Healthy Aging
Role of Nutrition in Mental Health a Public Health Matter
Kolesterolü Düşürmek: Ne Yiyelim, Nelere Dikkat Edelim?
Kolesterol, vücutta hayati öneme sahip yağsı benzeri bir maddedir. Hücre zarlarının yapısında bulunur, D vitamini sentezinde ve kortizol, östrojen, progesteron ve testosteron gibi steroid hormonların öncülsüdür. Ancak “kötü” kolesterol olarak bilinen LDL seviyesinin yüksek olması, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Kolesterol Çeşitleri:
Kolesterol Ne Zaman Zararlı Olur?
LDL seviyeleri yüksek olduğunda, bu lipoproteinler damar duvarına geçer ve burada oksitlenir. Bu durum inflamasyonu tetikler, bağışıklık hücrelerini bölgeye çeker ve zamanla damar duvarında plak oluşumu gerçekleşir. Bu plaklar damarları daraltarak aşağıdaki hastalıklara neden olabilir:
Kolesterol Yükseltici Faktörler:
Türk Mutfağında Kolesterole Etki Eden Yiyecekler:
Kolesterolü Yükseltici Geleneksel Yiyecekler:
Kolesterolü Düşürmeye Yardımcı Yiyecekler:
Erkek ve Kadınlarda Kolesterolün Etkileri:
Kolesterolü Düşürmeye Yardımcı Alışkanlıklar:
Ne Zaman Doktora Başvurmalı?
Sonuç:
Kolesterol, vücudumuz için gerekli bir maddedir ancak fazlası zararlı olabilir. Düzenli beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile kontrol altına alınabilir.
🔎 Kendi ihtiyacınıza uygun iç hastalıkları uzmanı, kardiyolog veya beslenme uzmanını Tedolog.com üzerinden kolayca bulabilirsiniz.
Eğer Osmanlı tıbbını sadece “hastaya birkaç ot içirip dua etmek” sanıyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz! Osmanlılar, sağlık alanında devrim niteliğinde adımlar attı. Dönemlerinin çok ötesinde bir tıp anlayışı geliştirdiler. Bugün modern tıbbın temel taşlarından bazıları, bu topraklarda atılmıştır.
Peki, Osmanlılar tıp dünyasına hangi yenilikleri kazandırdı? Türkiye bu alanda neden haklı bir gurur taşıyor?
Evet, en büyük başarımızdan başlayalım! Osmanlı’da çiçek hastalığına karşı geliştirilen aşılama yöntemi, Batı dünyasına ilham kaynağı oldu.
Avrupa’da yaygın bir inanışa göre, çiçek hastalığına karşı ilk aşıyı İngilizler buldu. Oysa, 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı kadınları “variolasyon” adı verilen bir yöntemle bağışıklık kazandırıyordu.
Bu yöntemde, hafif hastalık geçiren bir kişiden alınan virüs, sağlıklı bireylere uygulanıyordu. Böylece hastalık kontrol altına alınabiliyordu.
1717 yılında İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisinin eşi Lady Mary Wortley Montagu, İstanbul’daki bu uygulamayı gözlemledi. Londra’ya yazdığı mektuplarda variolasyonu detaylıca anlattı. Sonuç olarak, Osmanlı’da zaten yüzyıllardır var olan aşılama yöntemi, Avrupa’ya taşındı.
Orta Çağ Avrupa’sında ruh hastaları “şeytan girmiş” diye zincire vurulurken, Osmanlı çok daha insancıl bir yöntem geliştirdi.
1488 yılında açılan Edirne Darüşşifası, bu yaklaşımın en güzel örneklerinden biridir. Ney, rebab ve ud gibi enstrümanlarla hastalara müzik dinletildi. Ayrıca özel su düzenekleri kullanılarak hastaların rahatlaması sağlandı.
Bu yöntemler, modern psikoterapi yaklaşımlarına öncülük edecek kadar ileri görüşlüydü.
Sadece hastalıkları tedavi etmekle yetinmediler; hijyen konusunda da büyük bir devrim gerçekleştirdiler.
13. yüzyıldan itibaren Osmanlı şehirlerinde kurulan darüşşifalarda temizlik kurallarına büyük önem verildi. Hastalar, hijyenik koşullarda tedavi edildi.
Örneğin II. Bayezid Darüşşifası, bu anlayışın en çarpıcı örneklerinden biridir. Avrupa’da doktorlar ellerini bile yıkamadan ameliyat yaparken, Osmanlı tabipleri hijyen kurallarına titizlikle uyuyordu.
Osmanlı tıbbının öncülerinden Sabuncuoğlu Şerefeddin, 15. yüzyılda Cerrâhiyyetü’l-Hâniyye adlı önemli bir eser kaleme aldı.
Bu kitap, katarakt ameliyatlarından kırık çıkık tedavilerine kadar birçok operasyonu sistematik biçimde ele aldı.
Sabuncuoğlu’nun tarif ettiği bazı teknikler, modern tıbbın temellerini oluşturdu. Dahası, bu eser sadece Osmanlı’da değil, İslam dünyasında da ilk sistematik cerrahi kitabı oldu.
1757 yılında İstanbul’da Osmanlı’nın ilk resmi eczanesi faaliyete geçti. Ancak unutmamak gerekir ki, şifahanelerde yüzyıllardır eczacılık uygulanıyordu.
Osmanlı eczacıları, bitkisel ilaçlar, tentürler, şuruplar ve merhemler üreterek hastalıklarla mücadelede önemli rol oynadı.
Ayrıca, zamanla kimyasal bileşenler içeren ilaçların üretiminde de önemli adımlar attılar.
Özetle, Türkiye tıp tarihine birçok değerli katkı yaptı.
İlk aşılama yöntemleri, müzik terapili ruh hastaneleri, hijyenik hastaneler, gelişmiş cerrahi teknikler ve modern eczacılığın temelleri — hepsi Osmanlı’nın ileri görüşlülüğünü gözler önüne seriyor.
Bugün modern tıp, büyük ölçüde Osmanlı’da atılan bu temeller üzerine inşa edilmiştir.
Kaynakça:
25 Nisan Dünya DNA Günü: Bilimin Çift Sarmallı Zaferi
DNA’nın yapısının keşfi, sadece biyolojiyi değil, tıbbı, tarımı ve insanın kendini anlama biçimini kökten değiştirdi. 25 Nisan Dünya DNA Günü vesilesiyle bu olağanüstü molekülün hikâyesine ve bugünkü etkilerine birlikte bakalım.
Her Şey Nasıl Başladı?
DNA ilk kez 1869 yılında İsviçreli biyokimyacı Friedrich Miescher tarafından keşfedildi ve “nüklein” olarak adlandırıldı.
Ama büyük devrim, 1953 yılında James Watson ve Francis Crick’in, Rosalind Franklin ve Maurice Wilkins’in X-ışını kristalografisi verilerine dayanarak DNA’nın çift sarmallı yapısını açıklamasıyla geldi.
Rosalind Franklin’in ünlü “Fotoğraf 51” çalışması, bu keşfin temel taşlarından biri oldu. Ne yazık ki Franklin’in katkısı uzun yıllar yeterince takdir edilmedi.
Neden DNA’nın Keşfi Bu Kadar Önemliydi?
BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlar, bireylerin meme ve over kanseri riskini önemli ölçüde artırır. Bu mutasyonların tespiti, risk altındaki bireylerin erken tarama programlarına dahil edilmesini sağlar. Ayrıca, PARP inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedaviler, BRCA mutasyonu taşıyan hastalarda etkili bir tedavi seçeneği sunar.
CFTR genindeki mutasyonlar, kistik fibrozis hastalığının temel nedenidir. Bu mutasyonların anlaşılması, CFTR modülatörleri gibi ilaçların geliştirilmesine olanak tanımıştır. Bu ilaçlar, CFTR proteininin işlevini düzeltmeyi hedefleyerek hastalığın semptomlarını hafifletir ve yaşam kalitesini artırır.
HTT genindeki mutasyon, Huntington hastalığına yol açar. Bu genin keşfi, hastalığın genetik temellerinin anlaşılmasını sağlamış ve gen terapisi gibi yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine zemin hazırlamıştır.
BCR-ABL1 gen füzyonu, KML’nin temel nedenidir. Bu genetik anomali, tirozin kinaz inhibitörleri (TKI) ile hedeflenerek hastalığın kontrol altına alınmasını sağlar. Bu tedavi yaklaşımı, KML’nin tedavisinde devrim yaratmıştır.
EGFR genindeki mutasyonlar, küçük hücreli dışı akciğer kanserinin belirli alt tiplerinde görülür. Bu mutasyonların tespiti, EGFR tirozin kinaz inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedavilerin uygulanmasına olanak tanır. Bu tedaviler, hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve yaşam süresini uzatır.
HER2 geninin aşırı ekspresyonu, meme kanserinin agresif bir alt tipinde görülür. Bu durum, trastuzumab gibi HER2 hedefli tedavilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu tedaviler, HER2 pozitif meme kanseri hastalarında yaşam süresini uzatır ve hastalığın tekrarlama riskini azaltır.
KRAS G12C mutasyonu, kolorektal kanserin belirli bir alt tipinde görülür. Bu mutasyonun tespiti, KRAS G12C inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedavilerin uygulanmasına olanak tanır. Bu tedaviler, hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve yaşam süresini uzatır.
TP53 genindeki mutasyonlar, birçok kanser türünde görülür ve genellikle kötü prognozla ilişkilidir. Bu mutasyonların tespiti, TP53 hedefli tedavilerin geliştirilmesine olanak tanır. Bu tedaviler, kanser hücrelerinin büyümesini durdurur ve tümörleri küçültür.
DMD genindeki mutasyon, Duchenne musküler distrofiye neden olur. Bu genin keşfi, gen terapisi yaklaşımlarının geliştirilmesine yol açmıştır. FDA tarafından onaylanan Elevidys adlı gen terapisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı hedefler.
ETS2 geninin belirli bir DNA bölgesi, bağışıklık hücrelerinde inflamasyonu artırır. Bu keşif, Crohn hastalığı gibi IBD’lerin tedavisinde yeni hedeflerin belirlenmesine olanak tanır. Mevcut ilaçların bu genetik yolu hedef alarak inflamasyonu azaltabileceği düşünülmektedir.
DNA’nın keşfi, genetik biliminin temel taşlarından biri olarak, birçok hastalığın anlaşılması ve tedavisinde devrim yaratmıştır. Bu keşif, tıptan tarıma, adli bilimlerden çevre korumaya kadar birçok alanda yenilikçi uygulamaların geliştirilmesine olanak tanımıştır. Gelecekte, genetik biliminin ilerlemesiyle birlikte, daha etkili ve kişiye özel tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi beklenmektedir.
Bugün Genetik Nerede?
Günümüzde genetik sadece laboratuvarlarda değil, hayatın her alanında söz sahibi:
Sonuç: DNA Geleceğin Anahtarı
DNA’nın yapısının anlaşılması, bilimin en büyük başarılarından biridir. Bugün genetik; hastalıkları önlemenin, yaşam kalitesini artırmanın ve doğayı korumanın temel araçlarından biridir.
Ancak bu büyük güç, büyük sorumluluk da getirir. Bilimi ilerletirken etik değerleri göz ardı etmeden, tüm insanlık için fayda sağlayacak çözümlere odaklanmalıyız.
Kutlu olsun, çift sarmal! Bilim, senin izinden giderek daha sağlıklı ve bilinçli bir geleceği inşa ediyor.
Kaynaklar:
Genetics and Molecular Research: Real-World Applications of Gene Discovery in Agriculture
PubMed Central: Applications of DNA Technologies in Agriculture
FDA Approves First Colorectal Cancer Treatment that Targets G12C KRAS Gene
KRAS: A Druggable Target in Colon Cancer Patients
Three things we learnt from the discovery of DNA’s structure
From Lab to Life: Real-World Applications of Gene Discovery in Agriculture and Food Security
Francis Crick, Rosalind Franklin, James Watson, and Maurice Wilkins
Why Is The Discovery of DNA Important? How DNA Revolutionised Medicine?
Anemi: Türleri, Belirtileri, Tanı ve Tedavi
Anemi, kırmızı kan hücrelerinin (eritrositler) veya kandaki hemoglobin düzeyinin azalmasıyla karakterize edilen, dokulara yeterli oksijen taşınamamasına yol açan yaygın bir sağlık sorunudur. Kadınlar ve çocuklar arasında dünyada ve Türkiye’de en sık görülen hastalıklardan biridir.
Anemi Türleri:
Türkiye’de Aneminin Yaygınlığı:
Türkiye Sağlık Bakanlığı ve çeşitli araştırma kurumlarına göre, demir eksikliği anemisi en yaygın anemi türüdür. Üreme çağındaki kadınların %20 ila %40’ında demir eksikliği görülmektedir. 5 yaş altı çocuklarda bu oran %35’e kadar çıkmaktadır.
Aneminin en sık görüldüğü bölgeler:
Başlıca nedenler:
Anemi Tanısı Nasıl Konur?
En yaygın tanı yöntemi tam kan sayımıdır. Bu test ile şu değerler değerlendirilir:
Ek testler:
Gebelikte Anemi:
Gebelikte kan hacmi %30–50 oranında artar, bu da hemoglobin konsantrasyonunda görece düşüşe neden olur. Türkiye’de gebeliğe bağlı anemi önemli bir halk sağlığı sorunudur; özellikle üçüncü trimesterde hamile kadınların %25 ila %40’ında anemi görülmektedir.
Riskleri:
Korunma: Gebeliğin erken dönemlerinde demir ve folik asit takviyesi yapılmalıdır.
Kalıtsal Anemiler:
Talasemi: Türkiye, özellikle Akdeniz ve Çukurova bölgelerinde talasemi taşıyıcılığı açısından yüksek riskli ülkeler arasında yer alır. Bu bölgelerde nüfusun %10’una kadarında beta-talasemi taşıyıcılığı saptanmıştır. Beta-talasemi, hemoglobinin beta zincirlerinin üretimindeki bozuklukla karakterize edilir. Kronik hipokromik anemiye yol açar ve bazı hastalarda düzenli kan transfüzyonu gerekebilir.
Orak hücreli anemi (Orak hücre hastalığı): Kırmızı kan hücrelerinin orak şeklini alarak daha hızlı yıkılması ve damar tıkanıklıklarına neden olması ile karakterizedir. Bu durum ağrılı krizlere ve organ hasarına neden olabilir. Türkiye’de nadir olmakla birlikte bazı bölgelerde vakalar bildirilmektedir.
Herediter sferositoz ve diğer hemoglobinopatiler de tanı konulması gereken genetik hastalıklardandır.
Genetik danışmanlık ve doğum öncesi tarama: Özellikle yüksek riskli bölgelerde, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere genetik danışmanlık verilmesi ve taşıyıcılık testi yapılması önerilir.
Anemi Belirtileri:
Korunma Yolları:
Tedavi:
Sonuç:
Sizde veya yakınlarınızda yukarıdaki belirtiler varsa, anemiyi ciddiye almalı ve zaman kaybetmeden bir sağlık profesyoneline başvurmalısınız. Tedolog.com üzerinden uzman dahiliyeciler, hematologlar ve aile hekimlerine kolayca ulaşabilir, uygun tedavi planına ulaşabilirsiniz.
Kaynaklar:
How will your doctor know you have anemia?
Diagnostic approach to anemia in adults
17 Nisan Dünya Hemofili Günü: Belirtiler, Tanı, Tedavi ve Yaşamla İlgili Her Şey
Hemofili, kanın normal şekilde pıhtılaşmasını engelleyen, nadir görülen kalıtsal bir kan hastalığıdır. Eksik pıhtılaşma faktörleri nedeniyle oluşan bu durum, küçük yaralanmalarda bile ciddi kanamaların yaşanmasına neden olabilir.
17 Nisan, her yıl Dünya Hemofili Günü olarak anılır ve bu özel günün amacı hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak ve hemofiliyle yaşayan bireyleri desteklemektir.
Hastalığın Tarihçesi
Hemofili çok eski zamanlardan beri bilinen bir hastalıktır. İlk belirtileri M.S. 2. yüzyılda, bazı çocukların sünnet sonrası uzun süre kanamasıyla ilgili Yahudi metinlerinde yer almıştır. “Hemofili” terimi ilk kez 19. yüzyılda kullanılmıştır.
Bu hastalık sıklıkla Avrupa kraliyet aileleriyle ilişkilendirilir. Özellikle Rus Çarı II. Nikolay’ın oğlu Aleksi Romanov, hemofili hastasıydı. Bu nedenle hastalık zamanla “kraliyet hastalığı” olarak da anılmıştır.
Ebeveynler İçin Belirtiler: Hemofili Nasıl Fark Edilir?
Hemofili, pıhtılaşma faktörü VIII (hemofili A) veya IX (hemofili B) eksikliği nedeniyle kanın düzgün pıhtılaşmadığı genetik bir hastalıktır. Başlıca belirtileri arasında yaralanmalardan sonra uzun süreli kanamalar, sık burun kanamaları, eklem ve kas kanamaları yer alır.
Ebeveynler aşağıdaki belirtileri gözlemleyerek çocuklarında hemofili olup olmadığından şüphelenebilir:
Bu belirtiler görüldüğünde en kısa sürede doktora başvurulması büyük önem taşır.
Erken Tanı Yöntemleri
Hemofili tanısı ne kadar erken konulursa, tedavi o kadar etkili olur. Erken tanı için şu yöntemler kullanılır:
Bebeklerde doğum sonrası yapılan topuk kanı testleri veya şüpheli durumlarda özel hematolojik testlerle tanı konulabilir.
Modern Tedavi Yöntemleri
Hemofili tedavisinde amaç, eksik olan pıhtılaşma faktörlerini yerine koymaktır:
Modern tedaviler sayesinde hastalar daha uzun ve kaliteli bir yaşam sürebilmektedir.
Geleneksel olarak hemofili, eksik pıhtılaşma faktörlerinin hastaya verildiği replasman tedavisi ile tedavi edilmektedir. Ancak bu, düzenli intravenöz infüzyonlar gerektirir ve inhibitör geliştirme riski ile ilişkilidir. Son yıllarda Türkiye’de hemofili A ve B hastaları için başarılı klinik gen terapisi denemeleri gerçekleştirilmiştir. Ülkenin hemofili B hastaları için ilk gen terapisi 2020 yılında, hemofili A hastaları için ise 2021 yılında Ege Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir. Gen tedavisi, işlevsel bir gen sunarak hastalığın altında yatan nedeni ele almayı ve potansiyel olarak tam bir tedaviye yol açmayı amaçlamaktadır.
Hemofilili Bireyler İçin Yaşam Kısıtlamaları
Hemofili hastaları günlük yaşamda bazı kısıtlamalarla karşılaşabilir:
Ancak düzenli takip ve uygun tedaviyle bireyler sosyal, mesleki ve aile hayatlarında aktif rol alabilirler.
Türkiye’de Hemofili İstatistikleri
Türkiye’de hemofili sıklığı yaklaşık her 5.000 erkek doğumda 1 olarak belirlenmiştir. En sık görülen tipi Hemofili A (Faktör VIII eksikliği), onu Hemofili B (Faktör IX eksikliği) takip eder.
Son yıllarda Türkiye’de tanı ve tedavi olanaklarında ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak modern tedavilere erişim, düzenli faktör takibi ve hasta eğitimi konularında hâlâ gelişime ihtiyaç vardır.
Hemofili ile Yaşamış Ünlü Kişiler
Hemofiliye rağmen dikkat çeken hayatlar süren bazı tanınmış isimler şunlardır:
Bu örnekler, hemofiliyle yaşamanın mümkün olduğunu ve doğru destekle bireylerin güçlü bir yaşam sürdürebileceğini göstermektedir.
Sonuç ve Çağrı
Eğer çocuğunuzda hemofili belirtileri görüyorsanız ya da bu konuda uzman desteğine ihtiyaç duyuyorsanız, Tedolog.com üzerinden alanında uzman doktorlarımızla iletişime geçin. Erken tanı ve doğru tedavi ile sağlıklı bir yaşam mümkün!
Kaynaklar
Menopoz, kadın yaşamının doğal bir evresidir ve adet döngüsünün sona ermesiyle birlikte üreme yetisinin kaybedildiği bir dönemi ifade eder. Bu geçiş sürecinin evrelerini ve hormon düzeylerindeki değişimlerin vücuda etkilerini anlamak, bu dönemi sağlıkla ve yaşam kalitesinden ödün vermeden geçirmeye yardımcı olur.
Hormon seviyelerinde henüz belirgin değişikliklerin yaşanmadığı, adet döngüsünün düzenli devam ettiği dönemdir. Bu aşamada östrojen ve progesteron seviyeleri genellikle sabittir ve kadın doğurganlığını sürdürmektedir.
Menopoza geçiş sürecidir ve genellikle 40’lı yaşların ortasında başlar. Östrojen seviyelerinde dalgalanmalar görülmeye başlar. Adet düzensizlikleri, sıcak basmaları, gece terlemeleri, uyku bozuklukları, ruh hali değişimleri gibi belirtiler sıkça görülür. Bu dönem birkaç ay veya birkaç yıl sürebilir.
(kaynak)
Bir kadının arka arkaya 12 ay boyunca hiç adet görmemesiyle tanımlanır. Ortalama menopoz yaşı 51 civarındadır. Bu dönemde yumurtalıklar östrojen ve progesteron üretimini büyük oranda durdurur.
Menopoz sonrası dönemdir. Perimenopoz döneminde başlayan semptomlar sürebilir fakat zamanla azalır. Ancak östrojen seviyesinin kalıcı olarak düşük kalması nedeniyle osteoporoz ve kalp-damar hastalıkları riski artar.
Düzenli egzersizler (aerobik ve ağırlık çalışmaları) kas kütlesini korur, kemikleri güçlendirir ve genel sağlığı destekler. Özellikle sarcopenia (yaşla birlikte kas kaybı) riskine karşı önemlidir.
Kalsiyum ve D vitamini açısından zengin bir diyet, kemik sağlığı için elzemdir. Süt ürünleri, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler ve balık önerilir. Gerekirse takviye kullanılabilir.
(kaynak)
Fazla kilolar eklem yükünü artırır ve kalp hastalığı riskini yükseltir. Yağ dokusundaki hormonal dengesizlikler de süreci olumsuz etkileyebilir.
Hormonal değişimler, kemik yoğunluğu ve genel sağlık durumu için düzenli takip, erken müdahale şansı sağlar.
Yaşa bağlı kas kütlesi kaybıdır. Denge bozukluğu, düşme ve kırıklara yol açabilir.
Kemik yoğunluğu azalır, kırık riski artar. Erken tanı için kemik yoğunluğu ölçümleri (densitometri) önerilir.
Östrojen düşüşü nedeniyle idrar yollarında ve vajinada kuruluk, tahriş ve enfeksiyon oluşabilir. Bu durumlar hormon tedavisiyle ve lokal östrojen uygulamalarıyla yönetilebilir.
Menopoz, hayatın doğal bir evresi olsa da doğru bilgi, önlem ve tıbbi destek ile bu dönemi konforlu geçirmek mümkündür. Kas ve kemik sağlığı, hormon dengesi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kadınlar kaliteli yaşamlarını sürdürebilir.
💡 Uzman bir kadın doğum doktoru mu arıyorsunuz?
Tedolog.com üzerinden size en yakın jinekoloji uzmanını hemen bulun ve sağlıklı yaşlanma süreciniz için doğru adımı atın!
Kaynaklar:
Menopause hormone therapy: Is it right for you?
Postmenopausal Atrophic Vaginitis
Kızamık: Neden Tehlikeli ve Nasıl Korunabiliriz?
Kızamık sadece “çocuk hastalığı” değildir — özellikle yetişkinler, hamileler ve 5 yaş altı çocuklar için ciddi komplikasyonlara yol açabilen bulaşıcı bir viral enfeksiyondur.
Belirtiler:
Bağışıklık sistemini zayıflatarak başka enfeksiyonlara zemin hazırlar. Olası komplikasyonlar:
Nasıl Bulaşır?
Kızamık virüsü son derece bulaşıcıdır — öksürük, hapşırık, konuşma yoluyla havaya yayılır. Enfekte bir kişiyle aynı ortamda bulunan aşısız kişilerin %90’ı hastalanır.
Korunma Yolları:
Aşısız yetişkinler de mutlaka aşılanmalıdır.
Evde Kızamık Görülürse Ne Yapmalı?
Parkinson Hastalığı: Belirtileri, Erken Teşhis, Tedavi Seçenekleri ve Aile Desteği
Parkinson hastalığı, beyindeki dopamin üreten hücrelerin zamanla kaybolmasıyla ortaya çıkan kronik bir sinir sistemi hastalığıdır. Genellikle ileri yaşlarda görülse de, her yaştan bireyi etkileyebilir. Üstelik bu hastalık sadece bireyin değil, yakın çevresinin de yaşam kalitesini derinden etkiler. Bu yazıda, Parkinson’un hem motor hem de motor dışı belirtilerini, erken teşhisin önemini, güncel tedavi yöntemlerini ve aile desteğinin gücünü ele alacağız.
Hastalık, öncelikle hareket sistemini etkileyen çeşitli motor belirtilerle kendini gösterir:
Tremor (titreme): Genellikle ellerde başlar ve özellikle dinlenme sırasında belirginleşir.
Bradikinezi: Hareketlerde yavaşlama ve günlük aktivitelerde zorlanma.
Kas sertliği (rijidite): Kaslarda katılık ve buna bağlı ağrı.
Postüral instabilite: Denge kaybı ve düşme riski.
Bununla birlikte, Parkinson yalnızca fiziksel hareketleri değil, zihinsel ve duygusal alanları da etkiler. Şu belirtiler yaygındır:
Depresyon ve anksiyete
Uyku bozuklukları
Koku alma duyusunda azalma
Dikkat dağınıklığı ve yorgunluk
Araştırmalar, bu motor dışı semptomların da hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürdüğünü göstermektedir.
Parkinson yavaş ilerleyen bir hastalık olduğundan, ilk belirtiler genellikle hafife alınır. Oysa erken teşhis sayesinde:
İlaç tedavisine daha iyi yanıt alınabilir,
Hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılabilir,
Günlük yaşam daha uzun süre bağımsız sürdürülebilir.
Tanı konulurken nörolojik muayene, hasta öyküsü ve özel görüntüleme teknikleri (örneğin: DaTSCAN) kullanılır. Dahası, yeni araştırmalar, bazı bireylerin hastalığı koku değişikliklerinden erken fark edebileceğini göstermektedir.
Bugün Parkinson’un kesin bir tedavisi olmasa da, semptomları yönetmek için pek çok yöntem kullanılmaktadır:
İlaç tedavisi: L-Dopa, dopamin agonistleri ve MAO-B inhibitörleri öne çıkar.
Fizik tedavi: Hareket kabiliyetini desteklemek için egzersiz, dans ve yoga önerilir.
Derin beyin stimülasyonu (DBS): Ciddi motor semptomlar için elektrot yerleştirilen cerrahi bir yöntemdir.
Psikolojik destek: Depresyon, kaygı ve tükenmişlik için terapi ve gerekiyorsa ilaç desteği önerilir.
Unutulmamalıdır ki, Parkinson yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda sosyal bir hastalıktır. Bu nedenle hasta yakınlarının rolü kritiktir.
Aileler şunları sağlayabilir:
Duygusal destek: Anlayış ve sabır, tedavi kadar önemlidir.
Günlük destek: Günlük işlerde yardım, hastanın motivasyonunu artırır.
Tıbbi takip: Randevulara eşlik etmek, ilaçları düzenli almasını sağlamak.
Bilgililik: Hastalık hakkında bilgi edinmek ve güncel kalmak.
Özellikle bakım veren kişilerin de kendi ruh sağlığını ihmal etmemesi gerekir. Destek grupları ve danışmanlık hizmetleri bu noktada büyük fark yaratabilir.
Parkinson ile ilgili en güncel yaklaşımlar ve etkili bakım planları, doğru doktorla başlar.
Tedolog.com üzerinden size en yakın bölgede Parkinson alanında uzman nörologlara ulaşabilir, kişisel ihtiyaçlara uygun çözümler geliştirebilirsiniz.
Kaynaklar:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32068420/?utm_source
https://www.nature.com/articles/nrneurol.2013.176?utm_source
https://www.verywellhealth.com/parkinsons-disease-7151617?utm_source
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10214089/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36703272/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33372386/