YÖŞLÜ GÖRMEK VE KAS HAFIZASI

Sağlıklı Yaşam
Ayşe Özdemir Doç. Dr. Ayşe Özdemir 0 4 Temmuz 2025

Yazı

 

 

Yaşlandıkça hayatta yaşlanıyor.

Senin olduğunu zannettiğin her şey yavaş yavaş değişiyor ya da yok oluyor. Ben ortaokulda ve lisede beden eğitimi, resim ve müzik dersini çok severdim,ayrı ihtimam gösterirdim. Mandolin çalmak benim için zevkti. Sesim o kadar İyi olmasa da tüm korolara beni alırdı öğretmenim. O sayede çok çocuk şarkısı, içeriğine dikkat etmediğim bir sürü türkü öğrendim. Bu türküleri ayrıca yazacağım. Resimde muhteşem olmasam da oldukça güzel çizimlerim oldu. Beden eğitimi ise koşmanın milli sporcu oluncaya kadar, voleybolun iller arası müsabakalara çıkıncaya kadar incelikte öğretildiği bir dersti. Uzun atladım, hoş kafamı kuma çarpıp gözümü salonda açsam da müthiş zevkliydi. Yüksek atlamayı yaparken o çubuğa değmeme işi bize hedefimize ulaşmak için ne kadar çok egzersiz yapmamız gerektiğini aşıladı. Benim arkadaşım hem de apartman komşumuz gülle atmada ödüller kazandı. Sonraları kız öğrenciler spordan muafiyet için belge almaya başladı menstrüasyon zamanları zor oluyor diye. Bizim dönem çocukları Sakarya Meydan Muharebesi gibi hiçbir şeyden korkmaz, hiçbir şeyi engel kabul etmez, öğretmenin neferleri gibi her şeyi kurallı ve büyük bir titizlikle yapardı. Çünkü chatcpt miz, google amcamız, tuvallerimiz, muhteşem boyalarımız, elimizde kendimize ait sahamız ve topumuz bile yoktu. Mahallenin boş tarlası bizim spor alanımızdı. Ben orada mahalle arkadaşlarımla futbol oynardım. Sanırım o dönemde kız-erkek ayırımı az da olsa vardı. Birgün tarlada canhıraş futbol topu peşinde beklerken (genelde kaleci olurdum fazla koşmuyum diye) arkamdan yaklaşan ve kulağımı kökünden kavrayan Hilmi Hocayı hiç unutamam. Bazı hatıralar sanırım özellikle şiddet içeren olayları daha çok hatırlıyoruz maalesef. Adamcağız benim yani bir kız çocuğunun futbol oynayamayacağını düşünmüş olmalı ki alandan çıkarmak için kulak çekme işlemini kullanmıştı. Canı sağ olsun bir öğretmenimiz daha vardı genelde (Uşaklıca söyleyim) çığrınırdı, sesini duyan kaçardı yakalanırsa suçu var-yok şamarı yerdi. Okulumuza önce eşi sonra kendisi Uşak Kız Meslek Lisesi’ndenatanan Şennur Hoca geldi ki (bizim komşumuz olunca kendimizi ayrıcalıklı hissettiren samimiyetten sonraları abla dedik) gerçekten spor yapmayı onlarla sevdik.

krosçu olacağımı düşünerek beni koşturmak içinhem Ali Abi hem de Şennur Abla çok uğraştı. Basketbol takımı için ikna odası kursalar da ben o bir karış havada olduğumuz aklımla koşunca ciğerlerim ağzıma geliyor diye kabul etmedim. En sonunda koşusu olmayan kız voleybol takımına beni monte ettiler. Ancak bu kadar nazlandığımı sanmayın voleybol takımında ramazan, bayram, tatil demeden kendimi paraladım. Dimdik yürüyen, hep yaparsın diyen Şennur Hoca görevi vermişti ve ben onu yapmalıydım. Spor maceram üniversiteye kadar sürdü. Üniversite takımı biraz daha çetrefilli, oradaki koç voleyboldan bihaberdi. Dersler de çok ağır olunca o işte başlamadan bitti. O dönemden bu döneme sporu sevmemi sağlayan, bana yapabilirsin motivasyonu veren öğretmenlerime minnettarım.

Peki neden spor dedim çünkü bedenimiz kaslardan oluşuyor ve onların bir HAFIZASI var. Bu hafızayı sürekli alert etmek çok önemli. Kas hafızası, kasların geçmişteki egzersizleri “hatırlayarak” daha hızlı güç ve hacim kazanmasını sağlar. Bu hafıza kas hücrelerindeki nükleus sayısının artması ve bu nükleusların egzersiz sonrası uzun süre kalmasıyla ilişkilidir.

Kas hafızası sayesinde, antrenmana ara veren bireyler eski formlarına daha hızlı dönebilir. Bisiklete binmek oldukça fazla kas hareketi gerektirir ki 80 yaşına da gelseniz bisiklet sürmeyi denediğinizde binebilirsiniz.

Peki yaşlılıkta bu hafıza nasıl olur?

Yaşlandıkça kas hafızası zayıflasa da tamamen kaybolmaz; kaslar geçmişteki antrenmanları yine de kısmen hatırlar. Bu nedenle düzenli egzersiz yapmak ve uzun aralar vermemek kas hafızasının korunmasına yardımcı olur. Ayrıca protein alımına dikkat etmek ve direnç antrenmanları yapmak yaşa bağlı kas kaybını yavaşlatır.

Anneannem ben 36 yaşımdayken öldü ve Onun yaşlılığa girişini YÖŞLÜ GÖRMEYLE öğrendim. Bu Ereğliye has bir kelime ve net görememeyi ifade ediyor. Tabi katarakt hastalığında da bu görme keskinliğinde azalma etkin. Görmesinin azalmasından başka yavaş yavaş yürürdü anneannem. Ben onu arada pazara götürürdüm. Benim 20 dakikada dolaşacağım yeri 2 saatte ancak kateterdi. Tabakları tam tutamaz, bir zamanlar büyük kazanlarda yıkadığı ve elleriyle sıktığı, çırpa çırpa serdiği çamaşırları anlatır ve eeee ÖLÜNECEK TABİ HAY YAVRUM derdi.

Yaşlanmak ölümle bitse de bu uzun bir süreç ve “NE KADAR YAŞIN VAR DEĞİL NE KADAR KASIN VAR” olacak gün geçtikçe. Güzel ve konforlu yaşlanmak, kaslarımızı canlı tutmak, her nesnenin bir bitimi var ama diyen türkülere inat bittiğimizi hiç düşünmeden kendimiz için yaşamak lazım diyorum.

Sevgilerimle….

Safinaz ve Temel Reis ise bu yazıya özel bana ait.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir